Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge

GT GD C H L M O
a

GT GD C H L M O
about /əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada; ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne; USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda

GT GD C H L M O
across /əˈkrɒs/ = PREPOSITION: karşısında, içinden, üstünden, öbür tarafında, ortasından; ADVERB: karşıya, karşıdan karşıya, çapraz, genişliğinde; USER: karşısında, arasında, genelinde, boyunca, çapında

GT GD C H L M O
acting /ˈæk.tɪŋ/ = NOUN: oyunculuk, oyun, oynama, temsil; ADJECTIVE: hareket eden, davranan, yapan, temsil eden, vekâlet eden, sahnelenebilen; USER: oyunculuk, hareket eden, hareket, etkili, etki

GT GD C H L M O
action /ˈæk.ʃən/ = NOUN: eylem, hareket, faaliyet, etki, dava, davranış, çalışma, amel, çarpışma, etkileme, olayların gelişimi; USER: eylem, hareket, aksiyon, eylemi, harekete

GT GD C H L M O
actual /ˈæk.tʃu.əl/ = ADJECTIVE: gerçek, fiili, asıl, güncel, mevcut, aktüel, şimdiki; USER: gerçek, fiili, asıl, gerçek bir, güncel

GT GD C H L M O
actually /ˈæk.tʃu.ə.li/ = ADVERB: aslında, gerçekten, gerçekte, fiilen, doğrusu, sahiden, sahi; USER: aslında, gerçekten, gerçekte, fiilen, doğrusu, doğrusu

GT GD C H L M O
added /ˈæd.ɪd/ = ADJECTIVE: katma, katılmış, ekli; USER: katma, eklendi, ilave, eklenen, ekledi

GT GD C H L M O
again /əˈɡenst/ = ADVERB: tekrar, yeniden, yine, bir daha, gene, ayrıca, üstelik; USER: tekrar, yeniden, yine, daha, again, again

GT GD C H L M O
agents /ˈeɪ.dʒənt/ = NOUN: ajan, temsilci, acenta, etken, etmen, faktör, etkili olan kimse, distribütör, yapan kimse; USER: ajanlar, maddeler, maddeleri, acentaları, ajanları

GT GD C H L M O
all /ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep; NOUN: hepsi, herkes; ADVERB: hepsi, tamamen, hep; PRONOUN: hepsi, herkes, her şey; USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını

GT GD C H L M O
allow /əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak; USER: izin vermek, izin, sağlar, olanak, izin verir

GT GD C H L M O
allows /əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak; USER: sağlar, izin verir, olanak sağlar, fiyatları karşılaştırın, sağlayan

GT GD C H L M O
also /ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik; USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda

GT GD C H L M O
amount /əˈmaʊnt/ = NOUN: miktar, tutar, değer, toplam, önem; VERB: anlamına gelmek, toplama ulaşmak, sonuca varmak, eşit olmak, ifade etmek; USER: miktar, miktarı, miktarda, miktarını, tutarı, tutarı

GT GD C H L M O
an

GT GD C H L M O
and /ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de; USER: ve, ile, ile

GT GD C H L M O
any /ˈen.i/ = ADJECTIVE: herhangi, her, hiçbir, hiç, daha, biraz; ADVERB: hiç, daha, biraz; PRONOUN: herhangi biri, biri, her ne; USER: herhangi, herhangi bir, hiçbir, bir, her, her

GT GD C H L M O
app /æp/ = USER: uygulaması, app, uygulama, uygulamayı, uygulamasını

GT GD C H L M O
are /ɑːr/ = NOUN: ar; USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak

GT GD C H L M O
at /ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a; NOUN: savaşçı, asker, eyt; USER: de, az, at, okuyun, azından, azından

GT GD C H L M O
automation /ˈɔː.tə.meɪt/ = NOUN: otomasyon, özdevin; USER: otomasyon, otomasyonu, Automation, otomatikleştirme

GT GD C H L M O
backend = USER: arka uç, backend, uç, arkaplanı

GT GD C H L M O
basically /ˈbeɪ.sɪ.kəl.i/ = ADVERB: temel olarak, aslında, esasında, kökünden; USER: temel olarak, temelde, temel, esas, aslında

GT GD C H L M O
be /biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek; USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu

GT GD C H L M O
because /bɪˈkəz/ = CONJUNCTION: çünkü, dolayı, yüzünden, -diği için; USER: çünkü, nedeniyle, için, nedeni, nedeni

GT GD C H L M O
been /biːn/ = USER: olmuştur, oldu, mu, olan, olarak, olarak

GT GD C H L M O
being /ˈbiː.ɪŋ/ = NOUN: varlık, olma, varoluş, yaradılış, yapı; USER: olma, varlık, olmak, olan, olmanın, olmanın

GT GD C H L M O
better /ˈbet.ər/ = ADJECTIVE: daha iyi, daha güzel; ADVERB: daha iyi, daha iyi şekilde, iyisimi; VERB: iyileştirmek, daha iyi yapmak, geliştirmek, düzeltmek, geçmek; NOUN: daha iyisi, üstün kimse; USER: daha iyi, iyi, daha, daha iyi bir, iyi bir

GT GD C H L M O
both /bəʊθ/ = ADJECTIVE: ikisi de, her ikisi de; USER: her ikisi de, ikisi de, hem, iki, her iki

GT GD C H L M O
bottom /ˈbɒt.əm/ = NOUN: alt, dip, temel, kıç, kaynak, tekne, dayanma gücü, gemi omurgası; ADJECTIVE: alttaki, dipteki; VERB: dip koymak, temeline inmek, esasını araştırmak; USER: alt, altındaki, altında, altına, altta

GT GD C H L M O
building /ˈbɪl.dɪŋ/ = NOUN: bina, inşa, yapı, inşaat, kurma, inşa etme, apartman; USER: bina, yapı, binanın, binada, inşaat

GT GD C H L M O
by /baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan; ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara; USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından

GT GD C H L M O
call /kɔːl/ = NOUN: çağrı, davet, çağırma, seslenme, ziyaret, ses, ihtiyaç, ziyaret etme, telefonda konuşma, ötüş; VERB: aramak, çağırmak, seslenmek, demek, adlandırmak, çağrıda bulunmak, söylemek, davet etmek, telefon etmek, bağırmak, uyandırmak, ziyaret etmek, lakap takmak, telefonda konuşmak, dava açmak, farzetmek; USER: çağrı, aramak, now, call now, şöyle çağırır

GT GD C H L M O
calling /ˈkɔː.lɪŋ/ = NOUN: çağrı, davet, seslenme, meslek, iş, görev aşkı, telefon etme; USER: çağrı, arama, çağırarak, çağıran, arayarak

GT GD C H L M O
camera /ˈkæm.rə/ = NOUN: kamera, fotoğraf makinesi, gizli, hakimin özel odası, mahrem; USER: kamera, fotoğraf makinesi, makinesi, kameranın, kamerayı

GT GD C H L M O
can /kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek; VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak; USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince

GT GD C H L M O
car /kɑːr/ = NOUN: araba, otomobil, kabin, vagon, yolcu bölümü; USER: araba, arabayı, araç, el araba, otomobil

GT GD C H L M O
card /kɑːd/ = NOUN: kart, tarak, kartpostal, kartvizit, tebrik kartı, belge, oyun kâğıdı, iskambil kâğıdı, program, esprili kimse; VERB: kart koymak, fişlemek, kart açmak, kartlara yapıştırmak, taramak; USER: kart, kartı, kartını, kartına, kartın

GT GD C H L M O
case /keɪs/ = NOUN: durum, dava, kasa, olay, çanta, kılıf, kutu, hasta, mahfaza, husus, kovan, kap, delil, sorun, görüş, kanıt, valiz, neden, hukuksal olay, tuhaf tip, gözetlemek, dikizlemek, kutulamak, yerine koymak, kaplamak, ciltlemek, örtmek; USER: durum, durumda, durumunda, halinde, vaka

GT GD C H L M O
certain /ˈsɜː.tən/ = ADJECTIVE: belirli, belli, kesin, emin, belirlenmiş, muhakkak, güvenilir, kuşkusuz, şüphesiz, herhangi bir, falanca, mutlâk; USER: belli, belirli, bazı, belirli bir, belli bir

GT GD C H L M O
check /tʃek/ = NOUN: kontrol, check, çek, denetleme, denetim, engel, şah, kontrol işareti; VERB: denetlemek, kontrol etmek, gözden geçirmek, kontrol işareti koymak; USER: kontrol, kontrol edin, check, onay, oda

GT GD C H L M O
choices /tʃɔɪs/ = NOUN: seçim, seçenek, tercih, seçme, seçme hakkı, şık, seçilen şey, seçkinler, seçkin sınıf; USER: seçimler, seçenekler, seçenek, seçenekleri, iyi seçenekler

GT GD C H L M O
claim /kleɪm/ = NOUN: iddia, talep, hak, dava, alacak, ısrar, istek; VERB: istemek, iddia etmek, talep etmek, sahip çıkmak, hak iddia etmek; USER: iddia, talep, İstem, iddia ediyor, iddiasında

GT GD C H L M O
claimant /ˈkleɪ.mənt/ = NOUN: davacı, talip, alacaklı, hak iddia eden kimse; USER: davacı, davacının, talep sahibi, talip, davacıya

GT GD C H L M O
clicking /klɪk/ = VERB: çıt etmek, mandallamak, tıkırdamak, başarmak, uyuşmak, şaklatmak, kapanıvermek, kanı kaynamak, jetonu düşmek, tıkırdatmak, şapırdatmak, hoşlanmak, anlamak; USER: tıklayarak, tıklatarak, tıklayıp, tıklatıp, yazılı butona tıklayarak

GT GD C H L M O
client /ˈklaɪ.ənt/ = NOUN: müşteri, müvekkil, hasta, alıcı, bağımlı ülke; USER: müşteri, istemci, istemcisi, istemcinin, müşterinin

GT GD C H L M O
close /kləʊz/ = ADJECTIVE: yakın, kapalı, sıkı, saklı; ADVERB: yakın, yakından; VERB: kapatmak, kapamak, kesmek, bitirmek, yaklaşmak; NOUN: göğüs göğüse kavga; USER: yakın, kapatmak, kapatın, yakındır, close

GT GD C H L M O
collected /kəˈlek.tɪd/ = ADJECTIVE: toplanmış, aklı başında, sakinleşmiş, kendinde; USER: toplanmış, toplanan, toplanmıştır, tahsil, toplanır

GT GD C H L M O
come /kʌm/ = VERB: gelmek, ulaşmak, görünmek, buyurmak, ileri gelmek, orgazm olmak, tatmin olmak, tavır takınmak; NOUN: meni, sperma, bel; USER: gelmek, gelir, gelip, gelen, gel, gel

GT GD C H L M O
company /ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa; USER: şirket, şirketi, şirketin, firma, işletmenizi

GT GD C H L M O
cost /kɒst/ = NOUN: maliyet, fiyat, masraf, zarar, paha; VERB: mal olmak, tutmak, neden olmak, etmek; USER: maliyet, mal, maliyeti, maliyetli, pahalı

GT GD C H L M O
could /kʊd/ = VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak, konservelemek, kasede kaydetmek, kayıt yapmak, uzaklaştırmak, -ebilmek; USER: olabilir, ebil, could, could

GT GD C H L M O
create /kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek; USER: oluşturmak, oluşturabilirsiniz, yaratmak, oluşturun, oluştur

GT GD C H L M O
customer /ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif; USER: müşteri, Musteri, müşterinin, Customer, müşteriye

GT GD C H L M O
damage /ˈdæm.ɪdʒ/ = NOUN: zarar, hasar, masraf, maliyet; VERB: zarar vermek, bozmak, hasar yapmak, hasara uğratmak, değerini düşürmek; USER: zarar, hasar, hasarı, hasara, zararı

GT GD C H L M O
data /ˈdeɪ.tə/ = NOUN: veri, bilgi, data, girdi, malumat; USER: veri, verileri, veriler, bilgileri, verilerin

GT GD C H L M O
day /deɪ/ = NOUN: gün, gündüz, zaman, dönem; USER: gün, günü, günlük, günün, günde, günde

GT GD C H L M O
days /deɪ/ = NOUN: günler; USER: günler, gün, günü, günde, günlerde, günlerde

GT GD C H L M O
demo /ˈdem.əʊ/ = NOUN: gösteri, örgüt toplantısı, gösterme, ispat; USER: gösteri, demo, demosu, demosunu

GT GD C H L M O
depending /dɪˈpend/ = VERB: güvenmek, bağlı olmak, tabi olmak; USER: bağlı, bağlı olarak, olarak, göre, göre

GT GD C H L M O
did /dɪd/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek, neden olmak, rolünü üstlenmek, ayağını kaydırmak, tamamlamak, meydana getirmek, düzenlemek; USER: yaptı, yaptım, mi, düşünüyorsunuz, did, did

GT GD C H L M O
different /ˈdɪf.ər.ənt/ = ADJECTIVE: farklı, değişik, çeşitli, başka, diğer; USER: farklı, farklı bir, değişik, farklıdır, çeşitli, çeşitli

GT GD C H L M O
digital /ˈdɪdʒ.ɪ.təl/ = ADJECTIVE: dijital, sayısal, parmakla yapılan, parmağa ait; NOUN: tuş; USER: dijital, Digital, sayısal, dijital fotoğraf

GT GD C H L M O
digitally /ˈdɪdʒ.ɪ.təl/ = USER: dijital, dijital olarak, sayısal, sayısal olarak

GT GD C H L M O
directly /daɪˈrekt.li/ = ADVERB: direkt olarak, doğrudan doğruya, hemen, doğruca, dosdoğru, açıkça, yapar yapmaz, anlaşılır biçimde; USER: doğrudan doğruya, direkt olarak, doğrudan, direkt, irtibata, irtibata

GT GD C H L M O
displayed /dɪˈspleɪ/ = VERB: göstermek, sergilemek, teşhir etmek, gözler önüne sermek, gösteriş yapmak, açığa çıkarmak, göz önüne sermek, büyük puntolarla basmak; USER: görüntülenir, görüntülenen, gösterilir, gösterilmiştir, görüntülenebilir

GT GD C H L M O
do /də/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek; NOUN: do, hile, dalavere, dolandırıcılık, do-abbreviation, do, do; USER: yapmak, do, mutlaka, yapılması, mutlaka yapılması, mutlaka yapılması

GT GD C H L M O
doesn /ˈdʌz.ənt/ = USER: doesn, Ne farkeder, farkeder, yaramıyor, bu hiç

GT GD C H L M O
doing /ˈduː.ɪŋ/ = NOUN: iş, şey, faaliyet, meydana getirme, zımbırtı; USER: iş, yapıyor, yaptığını, yaparken, yapmak, yapmak

GT GD C H L M O
don /dɒn/ = VERB: giymek, giydirmek; NOUN: bey, öğretim görevlisi, İspanyol efendisi, uzman; USER: don, değil, öyle, yapma, yapma

GT GD C H L M O
done /dʌn/ = ADJECTIVE: yapılmış, tamam, olmuş, yorgun, iyi pişmiş, bıkmış, uygun, kabul edilebilir, aldatılmış; USER: yapılmış, yapılır, yapılan, yapılabilir, yapılması, yapılması

GT GD C H L M O
drivers /ˈdraɪ.vər/ = NOUN: sürücü, şoför, makinist, arabacı, sert yönetici, golfte ağaç sopa, hayvan güden kimse; USER: sürücüler, sürücüleri, sürücülerini, sürücülerin, sürücülerdir

GT GD C H L M O
driveway /ˈdraɪv.weɪ/ = NOUN: özel araba yolu, evle cadde arasındaki yol; USER: özel araba yolu, driveway, araba yolu, evin önüne, sürmek

GT GD C H L M O
each /iːtʃ/ = ADJECTIVE: her, her bir; PRONOUN: her biri, tanesi; USER: her, her bir, her biri, her biri

GT GD C H L M O
effective /ɪˈfek.tɪv/ = ADJECTIVE: etkili, etkin, efektif, geçerli, verimli, etken, etkileyici, tesirli, yürürlükte olan; USER: etkili, etkin, etkili bir, etkin bir, etkilidir, etkilidir

GT GD C H L M O
effectively /ɪˈfek.tɪv.li/ = ADVERB: etkin biçimde, etkileyici, geçerli olarak; USER: etkin biçimde, etkili, etkin, etkili bir, etkin bir, etkin bir

GT GD C H L M O
emulates /ˈem.jə.leɪt/ = VERB: yarışmak, özenmek, imrenmek, benzemeye çalışmak; USER: öykünür,

GT GD C H L M O
enable /ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek; USER: etkinleştirmek, izin, sağlamak, sağlar, etkinleştirmeniz

GT GD C H L M O
end /end/ = NOUN: son, uç, sonuç, taraf, kafa, ölüm; VERB: bitirmek, bitmek, son vermek, sona ermek, sonuçlanmak, sonuca ulaşmak; USER: son, sonunda, sonuna, sonu, uç, uç

GT GD C H L M O
english /ˈɪŋ.ɡlɪʃ/ = NOUN: İngilizce, İngilizler, İngiliz halkı; ADJECTIVE: İngilizce, İngiliz, İngiltere; USER: İngilizce, English, İngiliz, turkish, İngiliz kahvaltısı, İngiliz kahvaltısı

GT GD C H L M O
enter /ˈen.tər/ = VERB: girmek, girmek, katılmak, yazmak, kaydetmek, giriş yapmak, sokmak, içeri girmek, kaydolmak, yazılmak, içeriye girmek, gümrük beyanında bulunmak, sahneye çıkmak; USER: girmek, girin, girmek gerçekten, girmeniz, giriniz

GT GD C H L M O
entering /ˈen.tər/ = NOUN: girme; USER: girme, girerek, giren, girerken, girdikten

GT GD C H L M O
enters /ˈen.tər/ = VERB: girmek, girmek, katılmak, yazmak, kaydetmek, giriş yapmak, sokmak, içeri girmek, kaydolmak, yazılmak, içeriye girmek, gümrük beyanında bulunmak, sahneye çıkmak; USER: girer, girdiği, girdiğinde, giren, geçer

GT GD C H L M O
entire /ɪnˈtaɪər/ = NOUN: tüm, bütün, hepsi, iğdiş edilmemiş at; ADJECTIVE: tüm, bütün, tam, iğdiş edilmemiş, saf, katışıksız; USER: tüm, bütün, genelinde, tamamını, tamamı

GT GD C H L M O
entry /ˈen.tri/ = NOUN: giriş, girdi, kayıt, girme, madde, katılma, kapı, kalem, antre, sahneye çıkma; USER: giriş, girişi, girdi, girdisi, girişini

GT GD C H L M O
etc /ɪt.ˈset.ər.ə/ = USER: vb, vs, etc, etc

GT GD C H L M O
example /ɪɡˈzɑːm.pl̩/ = NOUN: örnek, misal, ibret, ders; USER: örnek, Örneğin, örnekte, örneği, örneği

GT GD C H L M O
examples /ɪɡˈzɑːm.pl̩/ = NOUN: örnek, misal, ibret, ders; USER: örnekler, örnekleri, örnek, örneklerini, örneklerle

GT GD C H L M O
existing /ɪɡˈzɪs.tɪŋ/ = ADJECTIVE: mevcut, var olan, bugünkü; NOUN: olma; USER: mevcut, varolan, var olan

GT GD C H L M O
experience /ikˈspi(ə)rēəns/ = NOUN: deneyim, tecrübe, olay, yaşam, pratik, hayat; VERB: yaşamak, denemek, tecrübe etmek, başından geçmek, maruz kalmak, görmek; USER: deneyim, deneyimi, bir deneyim, tecrübesi, tecrübe, tecrübe

GT GD C H L M O
fantastic /fænˈtæs.tɪk/ = ADJECTIVE: fantastik, harika, olağanüstü, inanılmaz, şahane, hayali, gülünç, acayip, saçma, garip, çok büyük, kaçık; USER: fantastik, harika, fantastic, harika bir, muhteşem

GT GD C H L M O
far /fɑːr/ = ADJECTIVE: uzak, öteki, öbür, ırak, mesafe katetmiş; ADVERB: uzak, uzakta, uzağa; USER: uzak, uzakta, kadar, çok, kadarıyla, kadarıyla

GT GD C H L M O
fields /fiːld/ = NOUN: alan, tarla, saha, çalışma alanı, kır, bilim dalı, otlak, bilgi alanı, savaş alanı; VERB: sahaya çıkarmak, cevabı yapıştırmak, top atmak; USER: alanları, alanlar, alanlarda, alanlarında, alanların

GT GD C H L M O
focus /ˈfəʊ.kəs/ = NOUN: odak, odak noktası, dikkati toplayan şey; VERB: odaklamak, odağı ayarlamak, bir noktada toplamak; USER: odak, odaklanmak, durulacak, odaklanır, odaklanma

GT GD C H L M O
for /fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle; CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira; USER: için, boyunca, for, üzere, üzere

GT GD C H L M O
form /fɔːm/ = NOUN: form, biçim, şekil, kalıp, yapı, tarz, sınıf, yöntem, model, vücut, beden, sıra, tavır, davranış, karakter; VERB: oluşturmak, kurmak, biçimlendirmek, şekillendirmek, şekillenmek, düzenlemek, şekil vermek, şekil almak, biçim almak; USER: biçim, form, şekil, formu, şeklinde

GT GD C H L M O
four /fɔːr/ = USER: four-, four, dörtlü; USER: dört, dört adet, dört adet

GT GD C H L M O
from /frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri; USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan

GT GD C H L M O
full /fʊl/ = ADJECTIVE: tam, dolu, geniş, tok, bol, meşgul, öz, etine dolgun, balıketi, elinden gelenin en iyisi, son; NOUN: doluluk, dolu şey, son had; VERB: yıkayıp çektirmek, yıkayıp büzmek; USER: tam, dolu, tam bir, tüm, hizmetlere tam

GT GD C H L M O
functionality /ˌfʌŋk.ʃənˈæl.ə.ti/ = USER: işlevselliği, işlevsellik, işlevi, işlevselliğini, işlevleri

GT GD C H L M O
garage /ˈɡær.ɑːʒ/ = NOUN: garaj, tamirhane; VERB: garaja çekmek; USER: garaj, garajda, garajı, garajında, garaja

GT GD C H L M O
gate /ɡeɪt/ = NOUN: kapı, geçit, bilet hasılatı, patika, kapıyı gösterme, kovma, işten çıkarma; USER: kapı, kapısı, gate, kapısının, kapının

GT GD C H L M O
get /ɡet/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek; USER: almak, olsun, elde, alabilirsiniz, ulaşın

GT GD C H L M O
going /ˈɡəʊ.ɪŋ/ = NOUN: gidiş, gitme, yol durumu, gidişat, tempo; ADJECTIVE: giden, işleyen, başarılı, satılan; USER: gidiş, giden, gidiyor, olacak, devam, devam

GT GD C H L M O
gps

GT GD C H L M O
graphical /ˈgrafikəl/ = ADJECTIVE: açık ve net, canlı; USER: grafik, grafiksel, bir grafik, grafiksel bir, grafik bir

GT GD C H L M O
hand /hænd/ = NOUN: el, yardım, taraf, parmak, ibre, alkış, akrep, usta, kurt; ADJECTIVE: el; VERB: vermek, yardım etmek; USER: el, yandan, taraftan, elle, elden

GT GD C H L M O
handling /ˈhænd.lɪŋ/ = NOUN: kullanma, idare, dokunma, dağıtım, ambalajlama, bakım, tedavi; USER: kullanma, idare, işleme, taşıma, ele

GT GD C H L M O
happen /ˈhæp.ən/ = VERB: olmak, meydana gelmek, rastlamak, cereyan etmek, başından geçmek, tesadüf etmek, başına gelmek; USER: olur, ne, gerçekleşmesi, başına, oldu

GT GD C H L M O
happening /ˈhæp.ən.ɪŋ/ = NOUN: olay, doğaçlama, hadise, olma; USER: olay, oluyor, neler, gerçekleşiyor, meydana

GT GD C H L M O
has /hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan

GT GD C H L M O
have /hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas; USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması

GT GD C H L M O
having /hæv/ = ADJECTIVE: sahip olan, -li; USER: sahip olan, sahip, olan, zorunda, olması, olması

GT GD C H L M O
help /help/ = NOUN: yardım, yardımcı, imdat, çözüm, çare, hizmetçi, muavin; VERB: yardımcı olmak, yardım etmek, kurtarmak, yararı olmak, imdadına yetişmek, elinde olmak, başa çıkmak; USER: yardım, yardımcı, yardıma, yardımcı olmak

GT GD C H L M O
hit /hɪt/ = VERB: vurmak, çarpmak, ulaşmak, isabet etmek, yumruk atmak, isabet ettirmek; NOUN: isabet, vuruş, darbe, vurma, başarı, şans; USER: vurmak, isabet, vurdu, hit, çarptı

GT GD C H L M O
hours /aʊər/ = NOUN: mesai saatleri; USER: saat, sonrası, saatler, saatleri, saati, saati

GT GD C H L M O
how /haʊ/ = ADVERB: nasıl, ne, ne kadar, nereden, ne durumda; NOUN: yöntem, yapma yöntemi; USER: nasıl, ne, ne kadar, kadar, nasıl Yapılır, nasıl Yapılır

GT GD C H L M O
human /ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu; ADJECTIVE: insan, insani, beşeri; USER: insan, insani, insanın, beşeri

GT GD C H L M O
humans /ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu; USER: insanlar, insan, insanlarda, insanların, insanlara

GT GD C H L M O
images /ˈɪm.ɪdʒ/ = NOUN: görüntü, resim, imaj, şekil, simge, kopya, heykel, put, benzetme, benzer; USER: görüntüler, görüntüleri, görüntü, resimler, resim

GT GD C H L M O
important /ɪmˈpɔː.tənt/ = ADJECTIVE: önemli, mühim, ciddi, saygın, nüfuzlu, kibirli, okkalı, sözü geçer, kendini beğenmiş; USER: önemli, önemlidir, önemli bir, önem, önem

GT GD C H L M O
in /ɪn/ = ADVERB: içinde; PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri; ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde; USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in

GT GD C H L M O
incident /ˈɪn.sɪ.dənt/ = NOUN: olay, kaza, hadise, özel durum, ayrıcalık, perde, yük; ADJECTIVE: ayrıcalık getiren, yükleyen; USER: olay, olayı, olayın, olaydan, olayla

GT GD C H L M O
influence /ˈɪn.flu.əns/ = VERB: etkilemek, etkili olmak, tesir etmek, söz geçirmek, ikna etmek; NOUN: etki, nüfuz, tesir, torpil; USER: etkilemek, etki, etkileyen, etkileyebilir, etkilemeye

GT GD C H L M O
information /ˌɪn.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: bilgi, enformasyon, haber, danışma, bilgi edinme, istihbarat, malumat, bildirme, şikâyet, iddia; USER: bilgi, bilgileri, bilgiler, bilgilerini, bilgilerin, bilgilerin

GT GD C H L M O
informed /ɪnˈfɔːmd/ = ADJECTIVE: haberdar, bilgili, aydın, tahsilli, haberi olan, bilgi alan; USER: bilgi, haberdar, haber, bilgilendirdi, bilgi sahibi

GT GD C H L M O
insurance /ɪnˈʃɔː.rəns/ = NOUN: sigorta, sigortalama; ADJECTIVE: sigorta; USER: sigorta, sigortası, sigortacılık

GT GD C H L M O
interact /ˌɪn.təˈrækt/ = VERB: birbirini etkilemek, karşılıklı etkilemek; NOUN: perde arası, antrakt; USER: etkileşim, etkileşime, etkileşimde, iletişim, etkileşimli

GT GD C H L M O
interacting /ˌɪn.təˈrækt/ = VERB: birbirini etkilemek, karşılıklı etkilemek; USER: etkileşim, etkileşimde, etkileşime, etkileşen, etkileşerek

GT GD C H L M O
interaction /ˌɪn.təˈræk.ʃən/ = NOUN: etkileşim, birbirini etkileme; USER: etkileşim, etkileşimi, etkileşimin, etkileşimini, etkileşime

GT GD C H L M O
interactions /ˌɪn.təˈræk.ʃən/ = NOUN: etkileşim, birbirini etkileme; USER: etkileşimleri, etkileşimler, etkileşim, etkileşimi, etkileşimlerin

GT GD C H L M O
into /ˈɪn.tuː/ = PREPOSITION: içine, haline, içeriye, -e, -ye; USER: içine, haline, halinde, olarak, doğru, doğru

GT GD C H L M O
involved /ɪnˈvɒlvd/ = ADJECTIVE: ilgili, karışmış, ilişkili, kapsayan, bulaşmış, karışık, dalmış, kapılmış; USER: ilgili, dahil, yer, katılan, alan

GT GD C H L M O
ipad

GT GD C H L M O
is /ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup

GT GD C H L M O
it /ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse; NOUN: cinsel ilişki; USER: o, onu, bu, bunu, it, it

GT GD C H L M O
itself /ɪtˈself/ = PRONOUN: kendisi, kendini, kendi, bizzat, sadece; USER: kendisi, kendini, kendisini, kendi, kendisine

GT GD C H L M O
jun /CHən/ = USER: Haziran

GT GD C H L M O
just /dʒʌst/ = ADVERB: sadece, yalnızca, tam, az önce, henüz, şimdi, yalnız, sade; ADJECTIVE: adil, tam, haklı, doğru; USER: sadece, hemen, yalnızca, adil, gibi, gibi

GT GD C H L M O
keep /kiːp/ = ADJECTIVE: istekli, keskin, meraklı, hevesli, düşkün, güçlü, zeki, büyük, şiddetli, sert, şahane, uygun, harika, ucuz, ince; NOUN: matem türküsü; VERB: ağıt yakmak, ölenin ardından ağlamak; USER: tutmak, devam, tutun, tutmaya, korumak

GT GD C H L M O
kind /kaɪnd/ = NOUN: tür, çeşit, cins, nitelik, aynı şekil, aşai rabbani ayinindeki ekmek veya su; ADJECTIVE: nazik, iyi, hoş, iyiliksever, müşfik, yardımsever, yumuşak başlı, iyi kâlpli; USER: tür, türlü, çeşit, nazik, tür bir

GT GD C H L M O
know /nəʊ/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak; USER: bilmek, biliyorum, biliyor, bekleyebileceğinizi bilmek, biliyoruz, biliyoruz

GT GD C H L M O
knows /nəʊ/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak; USER: bilir, biliyor, bilen, bildiği, bilmiyor

GT GD C H L M O
leader /ˈliː.dər/ = NOUN: lider, önder, baş, başmakale, önayak, müşteri çeken ucuz mal; USER: lider, lideri, lideridir, başkanı, liderdir

GT GD C H L M O
left /left/ = NOUN: sol, sol taraf; ADJECTIVE: sol, soldaki, artık; ADVERB: sola, sol tarafa; USER: sol, yaptı, terk, yapmamışlar, bıraktı

GT GD C H L M O
legacy /ˈleɡ.ə.si/ = NOUN: miras, kalıt; USER: miras, eski, mirası, mirasını, legacy

GT GD C H L M O
less /les/ = ADJECTIVE: daha az, daha küçük, eksik, içermeyen; PREPOSITION: eksi, çıkarılmak üzere; NOUN: daha az şey, eksik miktar, daha küçük şey; USER: daha az, az, daha, kısa, düşük

GT GD C H L M O
look /lʊk/ = VERB: bakmak, görünmek, göstermek, ummak, ümit etmek; NOUN: bakış, bakma, görünüş, nazar, yüz ifadesi; USER: bakmak, bakın, bak, aramak, görünüm, görünüm

GT GD C H L M O
lots /lɒt/ = NOUN: çok, bir sürü, arsa, hisse, kader, kısmet, nasip; VERB: taksim etmek, bölüştürmek, kura ile paylaştırmak; USER: çok, sürü, fazlası hakkında öneriler sağlar, fazlası, birçok, birçok

GT GD C H L M O
low /ləʊ/ = ADJECTIVE: düşük, alçak, zayıf, ucuz, basık, pes, adi, bodur, karamsar, alçakgönüllü; ADVERB: alçak, ucuz; USER: düşük, yükseğe, düşüğe, az, alçak

GT GD C H L M O
manual /ˈmæn.ju.əl/ = ADJECTIVE: manuel, elle yapılan; NOUN: el kitabı, kılavuz, kitapçık, klâvye; USER: manuel, kılavuzu, kılavuzunu, el, el kitabı

GT GD C H L M O
maps /mæp/ = NOUN: harita, plan, surat; VERB: haritasını yapmak, planlamak; USER: haritalar, harita, yaptığı tüm haritaları, yaptığı tüm haritaları göster, haritaları

GT GD C H L M O
massively /ˈmæs.ɪv/ = ADVERB: masif olarak, ağır olarak, tek parça halinde; USER: ağır, kitlesel, Devasa, Massively, büyük çapta

GT GD C H L M O
means /miːnz/ = NOUN: araç, vesile, varlık, para, servet; USER: araç, anlamına gelir, gelir, demektir, anlamına, anlamına

GT GD C H L M O
mechanic /məˈkæn.ɪk/ = ADJECTIVE: mekanik, makineye ait, makine ile yapılan; NOUN: tamirci, makinist, araba tamircisi, makineci; USER: mekanik, tamircisi, tamirci, mechanic, teknisyen

GT GD C H L M O
mechanics /məˈkanik/ = NOUN: mekanik, hareket bilimi; USER: mekanik, mekaniği, mekaniğinin, mekaniğinde, mekaniğine

GT GD C H L M O
minute /ˈmɪn.ɪt/ = NOUN: dakika, an; ADJECTIVE: minik, önemsiz, ufacık, dakik, ayrıntılı; VERB: zabıt tutmak, saat tutmak, tutanak tutmak; USER: dakika, dakikalık, dakikada, dakikalık bir, dakikadan, dakikadan

GT GD C H L M O
mobile /ˈməʊ.baɪl/ = ADJECTIVE: hareketli, seyyar, gezici, oynak, değişken, akışkan, yer değiştirebilen; NOUN: dengede hareket düzeni; USER: hareketli, cep, mobil, Mobile, cep telefonu, cep telefonu

GT GD C H L M O
more /mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok; ADVERB: daha, bir kat daha; NOUN: çok, fazla şey, fazlalık; USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer

GT GD C H L M O
no /nəʊ/ = ADJECTIVE: hiçbir, hiç, yasak, artık değil, gereksiz, no-, no, nope, nay, not, no, nay, nope, not, not a, no, hayır, numara, ret, aleyhte oy, red; USER: yok, hiçbir, hayır, hiç, herhangi, herhangi

GT GD C H L M O
not /nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope; USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi

GT GD C H L M O
note /nəʊt/ = NOUN: not, dikkat, nota, işaret, senet, pusula; VERB: not etmek, dikkat etmek, yazmak, işaretlemek, belirlemek, önem vermek; USER: dikkat, not, unutmayın, dikkate, notu

GT GD C H L M O
notification /ˌnəʊ.tɪ.fɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: tebliğ, bildiri, duyuru, ihbarname; USER: tebliğ, bildirim, bildirimi, uyarı, bildirimini

GT GD C H L M O
now /naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an; ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen; CONJUNCTION: mademki, -dığından; USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda

GT GD C H L M O
number /ˈnʌm.bər/ = NOUN: sayı, numara, rakam, adet, miktar, tip, müzik parçası, hoş şey; VERB: saymak, numaralamak, sayı saymak, hesaplamak, katmak, içermek, katılmak, yaşında olmak; USER: sayı, numara, sayısı, numarası, numarasını, numarasını

GT GD C H L M O
obviously /ˈɒb.vi.əs.li/ = ADVERB: belli ki, apaçık, açık olarak; USER: belli ki, açıkça, tabii ki, besbelli, belli

GT GD C H L M O
of /əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li; USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km

GT GD C H L M O
on /ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında; ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak; ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır; USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili

GT GD C H L M O
once /wʌns/ = NOUN: bir kere; ADVERB: bir kere, bir zamanlar, bir defa, eskiden; CONJUNCTION: hemen, olur olmaz, -ir -mez; USER: bir kere, bir zamanlar, bir defa, kez, bir kez, bir kez

GT GD C H L M O
one /wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane; PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi; ADJECTIVE: tek, aynı; USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir

GT GD C H L M O
only /ˈəʊn.li/ = ADVERB: sadece, yalnız, bir tek, daha, sırf, sade; ADJECTIVE: tek, ancak, biricik, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı; CONJUNCTION: yalnız, ama, fakat; USER: sadece, yalnızca, tek, ancak, yalnız, yalnız

GT GD C H L M O
onto /ˈɒn.tu/ = PREPOSITION: üzerine, üstüne, -e; USER: üzerine, üstüne, üzerinde

GT GD C H L M O
or /ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut; NOUN: altın sarısı; USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada

GT GD C H L M O
order /ˈɔː.dər/ = NOUN: sipariş, düzen, sıra, emir, tarikat, tertip, asayiş, basamak, dizi; VERB: sipariş vermek, ısmarlamak, emretmek; USER: sipariş, için, amacıyla, sırayla, düzeni, düzeni

GT GD C H L M O
organization /ˌɔː.ɡən.aɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: organizasyon, örgüt, örgütlenme, organizma, bünye; USER: organizasyon, örgüt, kuruluş, organizasyonu, örgütü

GT GD C H L M O
other /ˈʌð.ər/ = PRONOUN: diğer, öteki, başkası; ADJECTIVE: başka, öteki, öbür, geçen, sonraki; ADVERB: başka türlü, başka biçimde, bundan başka; USER: diğer, başka, başka bir, öteki, öteki

GT GD C H L M O
out /aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle; NOUN: çıkış; VERB: çıkarmak; ADJECTIVE: dışarıdaki, dış; USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında

GT GD C H L M O
paid /peɪd/ = ADJECTIVE: ödenmiş, ücretli, paralı, maaşlı; USER: ücretli, ödenmiş, ödenen, ödeme, ödenir

GT GD C H L M O
part /pɑːt/ = NOUN: parça, bölüm, kısım, rol, görev, taraf, pay, kesim, katkı; ADJECTIVE: kısmen, kısmi; VERB: ayrılmak; USER: bölüm, parça, parçası, bir parçası, parçasıdır, parçasıdır

GT GD C H L M O
parts /pɑːt/ = NOUN: parçalar, bölge, yetenek, semt; USER: parçalar, parça, parçaları, parçaların, bölgelerinde

GT GD C H L M O
people /ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller; VERB: insan yerleştirmek; USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları

GT GD C H L M O
pick /pɪk/ = VERB: seçmek, toplamak, koparmak, ayıklamak, karıştırmak, kazmak, yolmak, delmek; NOUN: seçme, kazma, kürdan, seçenek; USER: seçmek, almak, seçin, almaya, seçim

GT GD C H L M O
pictures /ˈpɪk.tʃər/ = NOUN: sinema; USER: resimleri, resim, fotoğraf, resimler, pictures

GT GD C H L M O
point /pɔɪnt/ = NOUN: nokta, puan, konu, husus, sayı, mesele, uç, amaç, anlam, an; VERB: göstermek, işaret etmek; USER: nokta, noktası, noktada, noktasına, noktaya

GT GD C H L M O
policy /ˈpɒl.ə.si/ = NOUN: politika, poliçe, siyaset, tedbir, önlem, hareket tarzı, sigorta belgesi; USER: politika, politikası, politikasının, ilke, politikasına

GT GD C H L M O
popped /pɒp/ = VERB: patlamak, patlatmak, sokuvermek, ateş etmek, ateşlemek, pat diye sormak, çabucak giymek, rehine koymak, çıtçıtlamak, çıtçıtla iliklemek; USER: attı, açıldı, uzattı, popped, haşhaş

GT GD C H L M O
popping /ˈpɪlˌpɒp.ɪŋ/ = VERB: patlamak, patlatmak, sokuvermek, ateş etmek, ateşlemek, pat diye sormak, çabucak giymek, rehine koymak, çıtçıtlamak, çıtçıtla iliklemek; USER: haşhaş, popping, patlama, gelmeyip, patlıyor

GT GD C H L M O
populated /ˈpɒp.jʊ.leɪt/ = VERB: insan yerleştirmek, yerleşim bölgesi haline getirmek, nüfusunu artırmak; USER: doldurulur, doldurulan, nüfuslu, kalabalık, nüfus

GT GD C H L M O
post /pəʊst/ = NOUN: posta, direk, nöbet, kazık, kışla, karakol; VERB: postalamak, yapıştırmak, asmak, posta ile göndermek, ilan etmek, atamak; USER: posta, yayınlamak, göndermek, sonrası, yazılan

GT GD C H L M O
pre /priː-/ = PREFIX: önceden, ön, öncesi, önce, önceki; USER: ön, öncesi, önceden, pre

GT GD C H L M O
previous /ˈpriː.vi.əs/ = ADJECTIVE: önceki, eski, geçmiş, evvelki, sabık, zamanından önce olan; USER: önceki, bir önceki, geçen, daha önceki, önce

GT GD C H L M O
process /ˈprəʊ.ses/ = NOUN: süreç, işlem, yöntem, usul, aşama, dava, çıkıntı, gidiş; VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak; USER: süreç, işlem, süreci, işlemi, sürecinde

GT GD C H L M O
processes /ˈprəʊ.ses/ = VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak; NOUN: süreç, işlem, yöntem, usul, aşama, dava, çıkıntı, gidiş; USER: süreçleri, işlemleri, işlemler, süreçler, süreçlerini

GT GD C H L M O
processing /ˈprəʊ.ses/ = NOUN: işleme, işlem, imal, yönlendirme, sıralama; USER: işleme, işlem, işlenmesi, işlemci, işlemler

GT GD C H L M O
published /ˈpʌb.lɪʃ/ = VERB: yayınlamak, basmak, yaymak, çıkarmak, ilan etmek, duyurmak, kamuoyuna açıklamak, ortaya dökmek, ileri sürmek; USER: yayınlanan, yayımlanan, yayınlanmış, Yayımlanma, yayınlandı, yayınlandı

GT GD C H L M O
push /pʊʃ/ = NOUN: itme, zorlama, çaba, itiş, gayret; VERB: itmek, zorlamak, kakmak, itelemek, yürütmek, zorla kabul ettirmek, sıkıştırmak; USER: itme, itmek, itin, basın, bas, bas

GT GD C H L M O
put /pʊt/ = VERB: koymak, yerleştirmek, sokmak, atmak, bırakmak, kurmak, tıkmak, yüklemek; ADJECTIVE: sabit, hareketsiz; NOUN: hamle, yatırma; USER: koymak, koydu, koyun, koyabilirsiniz, yerleştirmek, yerleştirmek

GT GD C H L M O
raise /reɪz/ = VERB: yükseltmek, artırmak, kaldırmak, yetiştirmek, toplamak, büyütmek, ayağa kaldırmak, dikmek, beslemek; NOUN: zam, artış, yükselme; USER: yükseltmek, artırmak, kaldırın, toplamak, zam

GT GD C H L M O
rapidly /ˈræp.ɪd/ = ADVERB: hızla, seri bir şekilde, çarçabuk; USER: hızla, hızlı, hızlı bir şekilde, hızlı bir, çabuk

GT GD C H L M O
re /riː/ = PREPOSITION: dair, falan, filanca, hakkında; USER: yeniden, tekrar, re, re

GT GD C H L M O
real /rɪəl/ = ADJECTIVE: gerçek, reel, asıl, taşınmaz, hakiki, aktif, sahici, saf, sabit, etkin; ADVERB: gerçekten, cidden, sahiden; NOUN: real; USER: gerçek, gerçek bir, reel, real, gerçekten, gerçekten

GT GD C H L M O
reduce /rɪˈdjuːs/ = VERB: azaltmak, düşürmek, küçültmek, indirmek, indirgemek, kısaltmak, kısmak, kırmak, eritmek, eksiltmek, dönüştürmek, inceltmek, zayıflatmak, bölmek, alçaltmak, haline getirmek, sarsmak, ergitmek, ayırmak, mecbur etmek, zorunda bırakmak, özetlemek, sadeleştirmek, yerine oturtmak, zayıflamak; USER: azaltmak, azaltır, azaltmaya, azaltabilir, azaltılması

GT GD C H L M O
registered /ˈredʒ.ɪ.stəd/ = ADJECTIVE: kayıtlı, tescilli, kaydedilmiş, taahhütlü, lisanslı, patentli, isme yazılı; USER: kayıtlı, tescil, kayıt, kayıtlıdır, tescilli, tescilli

GT GD C H L M O
repairs /riˈpe(ə)r/ = NOUN: tamirat; USER: tamirat, onarım, tamir, onarımlar, onarımları

GT GD C H L M O
resolve /rɪˈzɒlv/ = VERB: gidermek, çözmek, çözümlemek, halletmek, karara bağlamak, karar vermek, dönüştürmek, tahlil etmek; NOUN: karar, niyet, azim, önerge; USER: çözmek, gidermek, çözümlemek, çözmeye, çözme

GT GD C H L M O
responded /rɪˈspɒnd/ = VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılık vermek, cevap yazmak, etkilenmek, ses vermek; USER: cevap, yanıt, yanıtladı, yanıt verdi, cevap verdi

GT GD C H L M O
reversing /rɪˈvɜːs/ = ADJECTIVE: geri, ters çevirme, geri dönebilen; USER: geri, ters, tersine, geri vites, vites

GT GD C H L M O
right /raɪt/ = ADVERB: doğru, sağa, tam, sağda, sağdan, yolunda, düzgün, tam olarak, dosdoğru, gayet, doğrudan doğruya, cidden; NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen; ADJECTIVE: sağ, doğru, haklı, dik, en uygun, düz, gerçek, yasal, dürüst, sağlıklı, dik açılı, düzenli; VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, çeki düzen vermek, derleyip toplamak, itibarını iade etmek; USER: doğru, sağ, hakkı, sağa, hak

GT GD C H L M O
robot /ˈrəʊ.bɒt/ = NOUN: robot, otomat, uçan bomba; ADJECTIVE: robot, otomatik; USER: robot, robotu, robotun

GT GD C H L M O
robotic /rəʊˈbɒt.ɪk/ = USER: robot, robotik, robotlu, robotic

GT GD C H L M O
robotics /rəʊˈbɒt.ɪks/ = USER: robotik, robot, robotlar, robotics, robotbilim

GT GD C H L M O
s = USER: s, ler, lar, temizle, larındaki

GT GD C H L M O
say /seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz; VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak; USER: demek, söylemek, söylüyor, söylüyorlar, söyleyebilirim, söyleyebilirim

GT GD C H L M O
saying /ˈseɪ.ɪŋ/ = NOUN: atasözü, söyleme, söz, özdeyiş, özlü söz; USER: söz, söyleyerek, diyerek, söylüyor, diyorsun, diyorsun

GT GD C H L M O
schedule /ˈʃed.juːl/ = NOUN: program, tarife, ilave, liste, şift, ek; VERB: zamanlamak, programlamak, çalışma saatlerini yazmak, şifte yazmak, tarifeye yazmak, ilave etmek; USER: program, zamanlamak, zamanlayabilirsiniz, zamanlama, planlamak

GT GD C H L M O
sector /ˈsek.tər/ = NOUN: sektör, bölge, işkolu, dilim, daire dilimi, ölçüm teleskopu; USER: sektör, sektörü, sektöründe, sektörünün, sektörün

GT GD C H L M O
see /siː/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek; NOUN: papalık, piskoposluk; USER: görmek, bkz, bakın, bakınız, göremeyecek, göremeyecek

GT GD C H L M O
seeing /si:/ = NOUN: görme; CONJUNCTION: madem, mademki; PREPOSITION: dolayı, yüzünden, için; USER: görme, görmek, görmeye, gördükten, görülmeye

GT GD C H L M O
sent /sent/ = VERB: göndermek, yollamak, atmak, fırlatmak, etmek, sokmak, yayın yapmak, sevketmek, coşturmak; USER: gönderdi, gönderilen, gönderdiğiniz, gönderilir, gönderilecektir

GT GD C H L M O
set /set/ = VERB: ayarlamak, belirlemek, kurmak, koymak, yapmak, düzenlemek; NOUN: set, dizi, takım; ADJECTIVE: belirlenmiş, kurulmuş, belirli; USER: ayarlamak, set, ayarlayın, ayarlanır, ayarlayabilirsiniz, ayarlayabilirsiniz

GT GD C H L M O
should /ʃʊd/ = USER: should-, should, ise, -meli, -meliydi, -malıydı; USER: -meli, gerekir, gerektiği, olmalıdır, gereken, gereken

GT GD C H L M O
show /ʃəʊ/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, ibraz etmek, açıklamak; NOUN: gösteri, gösteriş, şov, teşhir, sergi; USER: göstermek, göster, gösterin, göstermektedir

GT GD C H L M O
shown /ʃəʊn/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, açıklamak, ibraz etmek, belli etmek, belli olmak, meydana çıkarmak, öğretmek, dışa vurmak, renk vermek, sahnelemek, delâlet etmek, gösterimde olmak, kendini göstermek, belirtmek; USER: gösterilir, gösterilen, gösterildiği, gösterilecek, gösterilmiştir

GT GD C H L M O
side /saɪd/ = NOUN: yan, taraf, kenar, takım, bölüm, hava, kıyı, böğür; ADJECTIVE: yan, yanındaki, yandaki, ikincil; USER: yan, tarafında, tarafı, tarafındaki, tarafta

GT GD C H L M O
similarly /ˈsɪm.ɪ.lə.li/ = ADVERB: aynı, benzer bir şekilde, bunun gibi; USER: aynı, Benzer, Benzer şekilde, ucuz, aynı şekilde

GT GD C H L M O
so /səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için; ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen; NOUN: sol; USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani

GT GD C H L M O
software /ˈsɒft.weər/ = NOUN: yazılım, bilgisayar programı; USER: yazılım, yazılımı, yazılımını, programı, yazılımları

GT GD C H L M O
some /səm/ = ADJECTIVE: bazı, bir, biraz, kimi, yaklaşık, bir takım, çok; PRONOUN: bazı, bazıları, kimi, herhangi bir; ADVERB: biraz; USER: bazı, biraz, bir, bazıları, kimi, kimi

GT GD C H L M O
sort /sɔːt/ = NOUN: tür, çeşit, tip, punto, sınıf, harf takımı, kalite; VERB: sınıflandırmak, ayırmak, ayıklamak, halletmek, tasnif etmek, çözümlemek; USER: çeşit, tür, sıralama, Sırala, türlü

GT GD C H L M O
steps /step/ = NOUN: adımlar, merdiven, ayak sesleri, ayaklı merdiven, portatif merdiven, taş merdiven; USER: adımlar, adımları, adım, adımda, adımlarını

GT GD C H L M O
stored /stɔːr/ = VERB: depolamak, yüklemek, hafızaya almak, doldurmak, akılda tutmak, içermek, ardiyeye koymak; USER: depolanan, saklanır, saklanan, saklı, depolanır, depolanır

GT GD C H L M O
streamlines /ˈstrēmˌlīn/ = NOUN: akış çizgisi, aerodinamik şekil; USER: akıcılık, Rüzgar, Kolaylaştırıyor, Akımları, Streamline'nın"

GT GD C H L M O
subsequent /ˈsʌb.sɪ.kwənt/ = ADJECTIVE: sonraki, daha sonraki, müteakip; USER: sonraki, sonra, daha sonraki, izleyen, takip eden, takip eden

GT GD C H L M O
subtitles /ˈsʌbˌtaɪ.tl̩/ = NOUN: altyazı, ikinci başlık; USER: altyazılar, altyazıları, altyazılı, alt, altyazı

GT GD C H L M O
suppliers /səˈplaɪ.ər/ = NOUN: satıcı, ihtiyacı karşılayan; USER: tedarikçileri, tedarikçiler, tedarikçi, sunucuları, ilgili tedarikçi

GT GD C H L M O
system /ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman; USER: sistem, sistemi, sisteminin, Sisteme, sistemin, sistemin

GT GD C H L M O
systems /ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman; USER: sistemleri, sistemler, sistemlerinin, sistemlerin, sistemlerinde

GT GD C H L M O
t /tiː/ = USER: t, mi, Sal, Pe, t Kaydedilen

GT GD C H L M O
tablet /ˈtæb.lət/ = NOUN: tablet, hap, plaka, levha, kalıp, kitabe, yazıt; USER: tablet, tableti, tabletin, hap

GT GD C H L M O
take /teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak; NOUN: tutma; USER: almak, çekmek, almaya, alabilir, alır, alır

GT GD C H L M O
technology /tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim; USER: teknoloji, teknolojisi, teknolojisini, teknolojinin, teknolojisinin

GT GD C H L M O
telling /ˈtel.ɪŋ/ = NOUN: söyleme; ADJECTIVE: etkili, tesirli, belli eden; USER: söyleme, söylüyorum, söylüyor, söylemek, anlatan

GT GD C H L M O
than /ðæn/ = CONJUNCTION: göre, -den, -dan; USER: göre, daha, fazla, çok, den, den

GT GD C H L M O
that /ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye; PRONOUN: o, ki, şu, diye; ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar; ADJECTIVE: öteki; USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki

GT GD C H L M O
the

GT GD C H L M O
their /ðeər/ = PRONOUN: onların; USER: onların, kendi, bunların, da, da

GT GD C H L M O
them /ðem/ = PRONOUN: onları, onlara, onlar; USER: onları, onlara, bunları, onlar, bunların, bunların

GT GD C H L M O
then /ðen/ = ADVERB: o zaman, öyleyse, ondan sonra, o halde, demek, zira; ADJECTIVE: o zamanki, o zamanlarki; USER: o zaman, sonra, ardından, daha sonra, o, o

GT GD C H L M O
there /ðeər/ = ADVERB: orada, oraya, şurada, oralarda, o konuda; PRONOUN: şuradaki; USER: orada, var, vardır, yoktur, yok, yok

GT GD C H L M O
they /ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar; USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de

GT GD C H L M O
things /θɪŋ/ = NOUN: işler, eşyalar, giysiler, palto, şapka; USER: işler, şeyler, mutlaka, şey, şeyleri, şeyleri

GT GD C H L M O
this /ðɪs/ = PRONOUN: bu; ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar

GT GD C H L M O
those /ðəʊz/ = PRONOUN: onlar, şunlar; USER: bu, o, olanlar, olan, olan

GT GD C H L M O
through /θruː/ = ADVERB: sayesinde, doğru, baştan sona, tamamen, doğruca, bir uçtan bir uca; PREPOSITION: sayesinde, içinden, arasından, yüzünden, baştan başa, bir uçtan bir uca; ADJECTIVE: kesintisiz, direkt; USER: sayesinde, ile, aracılığıyla, üzerinden, yoluyla

GT GD C H L M O
tile /taɪl/ = NOUN: karo, kiremit, çini, fayans, tuğla, silindir şapka, kep; VERB: kiremit kaplamak, fayans döşemek, tuğla döşemek, mason locasında kapıda durmak; USER: kiremit, karo, fayans, çini, karosu

GT GD C H L M O
time /taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı; VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek; USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda

GT GD C H L M O
to /tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru; USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç

GT GD C H L M O
today /təˈdeɪ/ = ADVERB: bugün, günümüzde; USER: bugün, günümüzde, bugünkü, günümüz, günümüz

GT GD C H L M O
trip /trɪp/ = NOUN: gezi, seyahat, yolculuk, çelme, gezinti, hata, tökezleme, sürçme, kastanyola; VERB: çelme takmak, tökezlemek, sekmek; USER: yolculuk, gezi, gezisi, seyahat, seyahatiniz

GT GD C H L M O
try /traɪ/ = VERB: denemek, çalışmak, yargılamak, tatmak, sınamak, gayret etmek, taşırmak, teşebbüs etmek, yormak; NOUN: deneme, çaba, atış hakkı; USER: denemek, deneyin, çalışın, çalıştığınızda, deneyebilirsiniz

GT GD C H L M O
two /tuː/ = USER: two-, two, ikili, ikili

GT GD C H L M O
type /taɪp/ = NOUN: tip, tür, model, cins, örnek, sembol, matbaa harfi, simge; VERB: daktilo ile yazmak; USER: tip, tür, Çeşidi, türü, tipi

GT GD C H L M O
typing /ˈtaɪ.pɪŋ/ = NOUN: daktilo etme; USER: yazarak, yazmaya, yazıyor, yazmak, yazma

GT GD C H L M O
until /ənˈtɪl/ = PREPOSITION: kadar, dek, değin; CONJUNCTION: kadar, -inceye kadar; USER: kadar, sonu, dek, yılına kadar, yılına kadar

GT GD C H L M O
up /ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya; PREPOSITION: yukarı, yukarıya; ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş; NOUN: artış; VERB: yükseltmek, artırmak; USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla

GT GD C H L M O
upfront /ʌpˈfrʌnt/ = ADJECTIVE: açık, belirgin, dürüst, belli, önde; USER: açık, ayarlıyoruz, peşin, belirgin, dürüst

GT GD C H L M O
upload /ʌpˈləʊd/ = USER: yüklemek, yükleyin, yükleme, yüklenme, yükleyebilirsiniz

GT GD C H L M O
upon /əˈpɒn/ = PREPOSITION: üzerine, üzerinde; USER: üzerine, upon, üzerinde, bağlı, sonra

GT GD C H L M O
use /juːz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek; NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat; USER: kullanmak, kullanın, kullanabilirsiniz, kullanımı, kullanınız, kullanınız

GT GD C H L M O
using /juːz/ = NOUN: kullanma; USER: kullanma, kullanarak, kullanılarak, ile, kullanan, kullanan

GT GD C H L M O
valid /ˈvæl.ɪd/ = ADJECTIVE: geçerli, yürürlükte, geçer, yasal, mantıklı, sağlam, yerinde; USER: geçerli, geçerli bir, geçerlidir

GT GD C H L M O
validated /ˈvæl.ɪ.deɪt/ = VERB: onaylamak, yasallaştırmak, geçerli yapmak; USER: doğrulanmış, valide, onaylanmış, geçerli, geçerliliği

GT GD C H L M O
value /ˈvæl.juː/ = NOUN: değer, önem, kıymet, ton, gerçek anlam; VERB: değer vermek, değer biçmek, değerini bilmek, paha biçmek, keşide etmek, önem vermek; USER: değer, değeri, değerini, value, değerinin

GT GD C H L M O
various /ˈveə.ri.əs/ = ADJECTIVE: çeşitli, birçok, türlü, çeşit çeşit; USER: çeşitli, farklı, değişik, birçok

GT GD C H L M O
ve / -v/ = USER: ettik

GT GD C H L M O
vehicle /ˈviː.ɪ.kl̩/ = NOUN: araç, taşıt, vasıta, taşıyıcı; USER: araç, aracın, aracı, taşıt, araca

GT GD C H L M O
wait /weɪt/ = NOUN: bekleme, bekleyiş, pusu; VERB: beklemek, bekletmek, servis yapmak, kalmak, garsonluk yapmak; USER: bekleyin, beklemek, bekle, bekleyiniz, sabırsızlanıyorum, sabırsızlanıyorum

GT GD C H L M O
walks /wɔːk/ = NOUN: yürüyüş, yürüme, yol, gezinti; VERB: yürümek, dolaşmak, yürütmek, gezmek, gezdirmek, dolaştırmak, yürüyerek gitmek, yürüyüşe çıkarmak; USER: yürür, yürüyor, yürüyüşleri, yürüyen, yürüyüşler

GT GD C H L M O
was /wɒz/ = USER: oldu, olduğunu, idi, was, olduğu, olduğu

GT GD C H L M O
we /wiː/ = PRONOUN: biz; USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu

GT GD C H L M O
website /ˈweb.saɪt/ = NOUN: website; USER: web sitesi, web, sitesini, web sitesini, et

GT GD C H L M O
were /wɜːr/ = USER: edildi, vardı, idi, olduğunu, olan, olan

GT GD C H L M O
what /wɒt/ = ADJECTIVE: ne, hangi; PRONOUN: ne, hangi, neyi, neleri; USER: ne, Neler, ne bekleyebileceğinizi, hangi, nedir, nedir

GT GD C H L M O
when /wen/ = NOUN: zaman, vakit; ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman; CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında; PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma; USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında

GT GD C H L M O
where /weər/ = ADVERB: nerede, nereye, nereden; PRONOUN: yer, nere; CONJUNCTION: -dığı yere, -diği yerde; USER: nerede, nereye, burada, yerde, yere, yere

GT GD C H L M O
whether /ˈweð.ər/ = CONJUNCTION: olup olmadığını, eğer; USER: olup olmadığını, olmadığını, olsun, olup, olmadığı

GT GD C H L M O
which /wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi; PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini; USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu

GT GD C H L M O
whole /həʊl/ = ADJECTIVE: bütün, tüm, tam, toplu, sağlam, sağlıklı, öz, yarasız beresiz; NOUN: tüm, toplam; USER: bütün, tüm, tam, tamamı, tamamen

GT GD C H L M O
will /wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim; VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek; USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek

GT GD C H L M O
win /wɪn/ = VERB: kazanmak, ulaşmak, galip gelmek, ele geçirmek, dostluğunu kazanmak, elde etmek, ikna etmek; NOUN: galibiyet, kazanma, zafer, başarı; USER: kazanmak, kazan, kazanır, kazanma, kazanacak, kazanacak

GT GD C H L M O
with /wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li; USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte

GT GD C H L M O
without /wɪˈðaʊt/ = ADVERB: olmadan, olmaksızın, dışarıda; PREPOSITION: olmadan, dışında, -siz, -sız, -meden; CONJUNCTION: -medikçe, -meksizin; USER: olmadan, olmaksızın, olmayan, kalmadan, vermeden, vermeden

GT GD C H L M O
won /wʌn/ = NOUN: won; USER: won, kazandı, kazanan, kazanılan, kazanmış, kazanmış

GT GD C H L M O
work /wɜːk/ = NOUN: iş, çalışma, eser, görev, işleme, emek, işyeri, yapıt, meşguliyet; VERB: çalışmak, işlemek, iş yapmak, işe yaramak, çabalamak, meşgul olmak, başarılı olmak, oynamak, mayalanmak, etkili olmak, seğirmek, oynatmak, koparmak, sızdırmak, işletmek; USER: çalışma, çalışmak, iş, işe, çalışmaya

GT GD C H L M O
working /ˈwɜː.kɪŋ/ = NOUN: çalışma, iş, işleme, işletme, çaba, üretme, halletme, mayalanma, kazı; ADJECTIVE: çalışma, çalışan, iş, işleyen, yeterli, temel; USER: çalışma, çalışan, çalışıyor, iş, çalışmaya

GT GD C H L M O
world /wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar; ADJECTIVE: dünya; USER: dünya, Dünyanın, Dünyayı, dünyada, dünyasında, dünyasında

GT GD C H L M O
you /juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz; USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi

GT GD C H L M O
your /jɔːr/ = PRONOUN: sizin, senin; USER: sizin, senin, Kaydınızı, Kullanıcı, da, da

299 words